Galatasaray'ın uzun zaman sonra Avrupa arenasında, kağıt üzerinde de olsa, favori olduğu maçlardan biriydi. Ama futbol kağıt üzerinde değil, sahada oynanıyor. Taktikler, planlar, şablonlar, sahaya çıkıldığı anda yerini disipline, yeteneğe ve şansa bırakıyor.
Bu akşam bu faktörlerden ikisi de Galatasaray'ın yanındaydı neyse ki. Maçın skoruna Galatasaraylı olarak üzüldüm. Ama Schalke taraftarı olsam çok daha fazla üzülürdüm. Günlerdir Türk basınının "çantada keklik" maç olarak görmesinin ve rehavete girmesinin aksine çok iyi başladı çünkü Schalke. Kaçırdığı goller bir yana, orta sahada da Galatasaray'dan çok daha üstündü Alman ekibi, disiplini, hızı ve oyun anlayışıyla.
Sneijder ve Drogba transferlerinden sonra 4-2-3-1 mi yoksa 4-3-1-2 mi oynar diye tartışılan Galatasaray klasik 4-4-2 ile sahadaydı. Fatih Terim ligde olası yeni varyasyonları denese de, haklı olarak, Şampiyonlar Ligi'nde devre arasında taktik değiştirmiş takımla oynama riskini almayacağını gösterdi. Yine de Sneijder'i sol kanata hapsetmek yerine, tek forvetli düzende kalabalık orta saha ile oyuna başlayıp, Akhisar maçında olduğu gibi, 60. dakikadan sonra Drogba'yı oyuna sokmak hem Schalke'yi şaşırtır, hem de Galatasaray'ın daha kontrollü başlamasını sağlayabilirdi.
Maçın hemen başında Schalke'nin kaçırdığı iki pozisyon, ardından 13. dakikada Sneijder'in çabasıyla kapılan topta Burak'ın Cristiano Ronaldo'ya selam göndererek attığı gol, topun "bu akşam ev sahibinin yanındayım" dediğini gösteriyordu. Hamit'in direkten dönen topu maçın kırılma anıydı. 45. dakikada Dany'nin hediyesini geri çevirmeyen Schalke istediğini buldu. Almanlar için deplasmanda 1 gol yeterliydi. Belki yanılıyorum ama, onların bize tek gol yeter rahatlığı rövanş maçında Galatasaray'ın işine yarayacak diye düşünüyorum.
İkinci yarıya Sneijder'in yerine Amrabat ile başladı Galatasaray. Schalke'nin sağ kanattan Farfan ile yaptığı bindirmelerde Riera'yı yalnız bırakmamak için bu değişikliği düşünmüştü Fatih Terim. Ama sol kanattaki boşluğu yaratan Sneijder'in dönmemesi değil, Melo'nun Riera'ya destek olmamasıydı. Amrabat savunmada Riera'ya yardımcı oldu ama hücumdaki vasatlığı bu maçta da kendini gösterdi. Her maç biraz daha "ben bu takımın oyuncusu değilim" diye bağırıyor Amrabat ama sesini kulübeye duyuramıyor belli ki. Yüklenen ve Galatasaray'a alan bırakan takımlar dışında da Amrabat'ın etkisini görmek mümkün değil. Yani Amrabat Galatasaray'ın sol kanadının savunmasına destek oldu belki ama, bunun uğruna feda edilen Sneijder'in yokluğu, ikinci yarıda yaratabileceği tehlikelerden etti Galatasaray'ı.
Sağ kanat için söyleyecek pek bir şey yok. Hamit Altıntop'un sağ çizgiye sıkıştığı bir maçı daha izledik. Hamit ne zaman merkeze doğru oynasa Galatasaray'ın dikey oyun hızı artıyor ama onu çizgiye sıkıştırmak hem Hamit'e hem de seyirciye yazık ediyor.
Melo bu sezonun gerçek kaybı... Bu akşamki oyunu, bu sezon alıştığımız vasat oyunundan da kötüydü. Böyle bir Melo yerine, Şampiyonlar Ligi'nde de Yekta'yı düşünebilirdi Terim. Yekta muhtemelen Riera'nın yalnız kaldığı sol kanada da yardımcı olur, Sneijder'in oyundan alınmasına gerek bırakmazdı.
Aslında bu akşamki maçın özeti topla oynama oranlarında saklı. Bildiğim kadarıyla bu sezon ligde ve Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı maçlarda hep topa daha fazla sahip olan takım Galatasaray'dı. Bu akşamın sonunda ise Galatasaray yüzde 47'lik topla oynama oranı ile Schalke'nin gerisinde kaldı. Bu, takımın istediği oyunu kuramamasının hem sebebi, hem de sonucuydu. Schalke de dersine iyi çalışmış olacak ki, Galatasaray'ı orta sahada harika durdurdu. Hızlı oyuncularıyla ileri çıkışlarını umarım, haftalardır Schalke ile ilgili yorum yapan gazeteciler de izlemiş ve çantada keklik gördükleri takımın gücünü anlamışlardır.
Son olarak zemin ve seyirci ile ilgili de bir şeyler söylemek lazım. TT Arena muazzam atmosferi olan bir stad ama zemin sorunu hala çözülemedi. Bu zemin Şampiyonlar Ligi seviyesinde oynayan bir takıma yakışmıyor.
Galatasaray seyircisi de, takımın rahat oynadığı maçlarda destek veriyor. Ama asıl cehennem, takımın desteğe ihtiyacı olduğu anlarda oluşmalı. Sürekli "2000 ruhunu" geri isteyen taraftar, maç berabere, işler iyi gitmiyorken, hata yapan futbolcuya homurdanmak yerine onlara ölümüne destek olarak, kendisi de 2000 ruhuna geri dönse sahadaki takım için daha iyi olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder